1896 yılında Genç Harbiyeli Mustafa, askeri lisede okumak için Selanik’ten Manastır’a geliyor. Genellikle Şirok Sokak’ta geziniyor o tarihlerde. 1897 yılında Paskalya öncesi öğleden sonra, zengin tüccar Eftim Karinte’nin evinin balkonunda güzel Eleni’yi fark ediyor. Eleni de kayıtsız kalmıyor elbette. Balkondan gizlice mavi gözlü, güzel görünüşlü, uzun boylu Atatürk’e bakışlar atıyor. Böylece Atatürk, her gün evin önünden geçmeye başlıyor. Eleni de onun geçişini görebilmek için balkonda bekliyor. Aralarında güçlü ama yasak bir aşk doğuyor böylece. Yasak çünkü Atatürk müslüman, Eleni ise hristiyan. Eleni’nin babası şiddetle karşı çıkıyor kızına. Ona başka bir şehir, başka bir eş, başka bir hayat sunuyor. Eleni hiç evlenmeyerek, uzun süren hayatının sonuna kadar Florinada yaşıyor ve 80 yaşında ölüyor. Dini ve sosyal kısıtlamalar dolayısıyla belki de başlamadan bitmeye mahkum olan büyük aşk, balkanların Romeo ve Juliet hikayesi olarak anılıyor.
Eleni Karinte’nin Mektubu
Çok seneler geçti, ben halen her gün senden haber bekliyorum. Herhangi bir zamanda mektubumu alırsan, beni hatırla. Kağıttaki gözyaşlarımı görebileceksin. Yıllar ve olaylar geçiyor, seninle ilgili çok şeyler konuşuluyor. Mektubumu okurken, başka kadını seviyorsan, mektubumu yırt.
Manastırlı Eleni Karinte, bir gün tanıdığı ve aşık olduğu adama bütün ömrünü harcamıştır. Benim seni sevdiğim kadar, o kadını o kadar çok seviyorsan, kendisine hiçbir şey söyleme, senin kadar mutlu olmasını diliyorum. Fakat, balkondaki kızı hatırlıyorsan ve başkasını sevmiyorsan, seni beklediğimi ve ömrüm boyunca bekleyeceğimi bilmeni istiyorum.
Döneceğini, beni unutmayacağını biliyorum. Babam vefat etti. Beni senden ayırdığından tam bir yıl geçti, beni eve kapattı ve bir ay çıkmama izin vermedi. Ağladım. Biliyorum ki tüm kilitleri ve hapisleri boşuna harcadı.
Beni evlendirecekleri adamı sadece bir kez gördüm ve kendisi bana onu sevebileceğimi söyledi. Ben kendisine, ‘Hayır, ben sadece ilk aşkımı seviyorum’ dedim. Babam beni hiç bir zaman affetmedi ve ben de kendisini affetmedim. O zamanlardaki gibi artık genç ve güzel değilim.
Ebediyen seni seven ve seni bekleyen, Eleni Karinte’n.”