Çocukluğum “Anlat anneanne”

Çocukluğum “Anlat anneanne”

Uzun çam ağaçlarının rüzgarla dansı uğulduyor kulaklarımda. Güneş süzülürken ağaçların aralarından, örümcek ağlarını ve kuş yuvalarını parlatıyor. Ciğerlerime kadar çekiyorum doğanın kokusunu içime. Çam kokusu, toprak kokusu, mantar kokusu. Az ilerde ki şelalenin gümbürtüsünü duyarak yürüyorum, kurumuş iğne yaprakları üzerinde. Hiç deniz görmedim ben. Uçsuz bucaksız maviye duyduğum özlemle bakıyorum gökyüzüne. Yine de iyi ki burada doğmuşum diyorum kendime. Bu saklı bahçede.

Ormandan kasabaya giden patika yolu takip ediyorum. Baharın ilk günlerinde daha bir güzel oluyor bu kasaba. Bu gün hava güneşli. Sırtımdan ısıtmaya başlıyor güneş. İçim sıcacık. Su kuyuları ilişiyor gözüme. Ne çok gelirdik anneannemle buraya. Kuyudan su çekerken “içeride karakız var çeker seni” diye korkuturdu beni. Hep merak etmeme rağmen, hiç yaklaşamazdım kuyulara. Korurdu anneannem beni korkutarak. Hep korkutularak korunmam, o zamandan miras bana.

Anneannem çok sessiz bir kadındı. Kırmızı kocaman yanakları, hep gülen bir yüzü vardı. Sabah namazıyla başladığı güne, süt sağmakla devam eder, hiç yorulmaz, sürekli çalışır işi bittiği zamanlarda ya ormana kozalak toplamaya gider ya da beş şişle yün çoraplar örerdi. Küçükken en sevdiğim şeylerden biri, yatsı namazından sonra, onun kucağına yatıp kafamda olmayan bitleri araması, saçımla oynamasıydı. Kedi gibi mayışır, uyuyakalırdım yanında. Şimdi, soğuk kış günlerinde bir bardak çay alıp pencerenin kenarına oturduğum her an, gelir aklıma. Sohbeti, kalabalık evi, sobası, çayı, sütlü çorbası, beş şiş ördüğü yün çorapları, mesti, cizlavet ayakkabıları ve gaz lambası. Hele o gaz lambası. Elektrik kesintilerinde ondan kalma gaz lambasını yakıyorum hala, karşımdaymış gibi masal anlatıyor bana.

İşte evi göründü. Ev dediysem yaşanılacak bir yer değil artık. Daha çok yıkıntı. Bir hayatın mezarı gibi. İçim acıyarak yürüyorum evine. Ne kadar büyük bir yerdi buralar çocukken. Orman, şu göl, yel değirmenleri, evin bahçesi, ev… Dünya ne kadar küçükmüş meğer. Büyüdükçe küçüldü her şey ve sığamaz olduk dünyaya!

Gönül günlüğünden/ 2014

Fotoğraf: Çamlıdere – Ankara /2024

69

No Responses

Write a response